Göktürkler
Türk sözünü ilk defa resmî devlet adı olarak kabul edenler
Göktürklerdir. Böylece devleti ifade etmesi bakımından siyasî bir anlamı olan
Türk kelimesi bu sayede bütün bir milletin adı olmuştur. Göktürkler' in tarih
sahnesine çıktıkları sıralarda Orta Asya Moğol asıllı Juan- Juanların
hâkimiyetinde idi. Göktürkler de Altay dağları civarında, önemli bir siyasî güç
hâlinde onlara bağlı olarak yaşıyorlardı. Bu esnada geleneksel sanatları
demircilikle uğraşan Göktürkler, Juan Juanların silâhlarını imal etmekteydiler.
Göktürkler, daha 534 yıllarında Çin ile diplomatik ilişkiler kuracak güce
erişmişlerdi. Bu sıralarda başlarında Bumın bulunuyordu. Bumın, bir Türk boyu
olan Töleslerin isyanını bastırması karşılığında Juan Juan Kağan'ının kızı ile
evlenmek istedi. Ancak bu isteğinin kabaca geri çevrilmesi üzerine Bumın, üst
üste vurduğu darbelerle onların bütün topraklarını ele geçirmiş ve kağanlarını
da öldürmüştür. 552 yılında meydana gelen bu olayla Göktürk devleti de kurulmuş
oluyordu.
İl-Kağan ûnvanını alan Bumın, devletinin merkezî olarak da,
Büyük Hun devletinin merkezinin bulunduğu Ötügen'i (Orhun ırmağının hemen
batısı) seçti. Türk devlet geleneğine göre devlet doğu ve batı olmak üzere iki
kanat hâlinde teşkilâtlanmaktaydı. Devletin batı kanadı doğunun yüksek
hâkimiyetini tanımak durumundaydı. Bumın doğuda kağan olduğu zaman, küçük
kardeşi İstemi de Yabgu unvanıyla devletin batı kanadının başına geçti.
(552-576).
Bumın Kağan'ın devleti kurduğu yıl içerisinde ölmesi üzerine
yerine oğlu Ko-lo (Kara) kağan olmuştur. Ancak O'nun da erken ölümü ile kısa
süren kağanlığının ardından, Bumın' ın diğer oğlu Mukan Kağan'ı (553-572),
devletin doğu kanadının başında görüyoruz. Onun zamanında İstemi Yabgu batı
kanadını yönetmeye devam etmiştir. Mukan Kağan, devleti daha da güçlendirerek,
hâkimiyetini genişletmiş ve Çin üzerinde baskı kurmuştur.
Devletin batı kanadını idare eden İstemi Yabgu, kısa
zamanda, Altayların batısını Isık göl ve Tanrı dağlarına kadar hâkimiyeti
altına aldı. batıdaki faaliyetleri sonucunda, Orta Çağ'ın en büyük iki devleti
Sasani ve Bizans imparatorlukları ile ilişkiler kuruldu. İpek Yolu'nu ellerinde
tutan Akhun (Aftalit) devleti, Sasanilerle iş birliği yapılarak ortadan
kaldırıldı . Toprakları Ceyhun nehri (Amuderya) sınır olmak üzere iki devlet
arasında paylaşıldı (557). Böylece Göktürkler egemenliklerini Kuzey
Hindistan'daki Keşmir bölgesine kadar uzatacaklardır. Göktürkler'le
Sasaniler'in arası İpek Yolu meselesinden dolayı bozuldu. Sasanilere karşı Bizans
ile iş birliğine yönelen İstemi, İstanbul'a bir elçilik heyeti gönderdi.
İmparator II. Justinos tarafından kabul edilen bu heyet, aynı zamanda Orta
Asya'dan Doğu Roma'ya giden ilk resmî heyetti (568). Bizans da ipek ticaretinde
Sasaniler'in aracılığından memnun değildi. Bu sebeple Göktürklere karşı bir
elçilik heyeti göndererek iki devlet arasında ittifak yapıldı (571). Bu ittifak
neticesinde 571 yılında 19 yıl sürecek olan Sasani-Bizans savaşları
başlamıştır. Bu savaşlar her iki devleti de sarsmış ve İslâmiyet'in İran'da
yayılıp yerleşmesinde büyük rol oynamıştır.
Dünya tarihinde çok önemli gelişmelere yol açan bu duruma,
İstemi'nin batı siyasetinin katkısı büyüktür. Mukan Kağan'ın 572 yılında ölmesi
üzerine Göktürk tahtına kardeşi Ta-po geçti. Ağabeyinden sağlam bir devlet
düzeni devralan Ta-po, daha çok kültür meseleleri ile uğraşmıştır. O'nun
zamanında, Çin edebiyat ve fikir eserleri Türkçeye tercüme edilmiştir. Ta-po
devri Göktürk kağanlığının en parlak devri olmakla birlikte çöküşün de
başladığı devirdir.
O kağanlığın kendi idaresinde bulunan doğu kanadını ikiye
ayırarak doğu tarafındaki kısma kardeşi Ko-lo'nun oğlu İşbara'yı, batıdaki
kısma küçük kardeşi Jo-tan'ı tayin etti. Ayrıca Türk töresi ile çelişen
Budizm'i benimsemiş olması hata olarak kabul edilmektedir. Çünkü büyük sürülere
sahip olan atlı ve savaşçı Türklerle, et yemeyen, hayvanları bile öldürmeyen
Budistler'in temel inançlarının uyuşmasının hiç imkânı yoktu. Göktürk
Kağanlığının doğu kanadında bu zayıflama belirtilerinin görüldüğü bir sırada
batı kanadının başında bulunan İstemi Yabgu öldü (576).
İstemi'nin yerine kağanlığın batı kanadının başına oğlu
Tardu geçti (576- 603). Kağanlığın doğu kanadında ise Ta-po Kağan'ın 581
yılında ölmesi üzerine yerine kardeşinin oğlu İşbara kağan oldu. İşbara'nın
kağanlığı devrinde, batı kanadında görev yapan Tardu, ihtirası yüzünden doğunun
üstünlüğünü tanımaması üzerine devlet 582 yılında resmen ikiye ayrılmış oldu.
DOĞU GÖKTÜRK KAĞANLIĞI
İşbara'nın kağanlığı zamanında Çin'in Doğu Göktürk Devleti
üzerinde baskısını artırdığını görüyoruz. Onun 587 yılında ölümünden sonra,
başa geçen kağanlar zamanında bu baskı ve Çin'e has entrikalar artarak devam
etmiştir. Devlet Şi-pi Kağan devrinde (609-619) toparlanır gibi olmuş ise de,
onun ölümü ile Çin tehdidi kendini tekrar göstermiştir. Nihayet Kie-li,
kağanlığı zamanında, 630 yılında yapılan bir savaşta yenildi ve yakalanarak
Çin'e gönderildi . Bu tarih, Doğu Göktürkleri'nin istiklalinin de sonu kabul
edilir. 630 yılında başlayan Çin hâkimiyeti yarım yüzyıl sürdü. Bu süre
içerisinde Çin'e karşı birçok ayaklanma gerçekleşmesine rağmen, bunların hepsi
Çinliler tarafından kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Bunlar içerisinde en
dikkat çekeni, Kürşad isimli bir Türk prensinin 39 arkadaşı ile kalkıştığı
ayaklanmadır. Bu ayaklanma hepsinin kahramanca ölümü ile sonuçlanmıştır. Ancak
bu tür hareketler, Türklerin hürriyet ve istiklâl arzularını sürekli canlı
tutmuştur.
BATI GÖKTÜRK KAĞANLIĞI
582 yılında ikiye ayrılan bu iki Göktürk kanadı, hâkimiyet
mücadelesi yüzünden birbirlerinin düşmanı hâline gelmişlerdi. Batı
Göktürkleri'nin başında bulunan İstemi Yabgu'nun oğlu Tardu, bir yandan doğuya
üstünlüğünü kabul ettirmek için uğraşırken, bir yandan da batıda yeni fetihlere
girişmişti. Bu faaliyetleri neticesinde Maverâünnehir ve Harezm bölgesi yanında
Ötügen, Kuzeybatı Moğolistan ve Kaşgar'a kadar hâkimiyetini genişletti. Ancak
Tardu, Göktürk birliğini sağlamak için çok şiddetli davranıyordu. 601 yılında
Çin başkenti yakınlarında yapılan savaştan sonuç alınamaması pek çok Türk ve
yabancı kavimlerin isyanına sebep oldu. Tardu, bu isyancılar ile baş edemeyerek
603 yılında tarih sahnesinden çekildi. Tardu'dan sonra Batı Göktürkleri'nde iç
karışıklıklar uzun yıllar devam etti. Bir ara Tardu'nun torunu olan Tong-Yabgu
zamanında (619 -630) devlet nizamı sağlanmış ise de 630 yılında bir mücadelede
ölmesi, Batı Göktürklerinin sonunu hazırlamıştır. 630 yılı Göktürk tarihî için
kara bir yıl olmuş, her iki Göktürk devleti de aynı yıl içerisinde Çin'e
bağlanmıştır.
İKİNCİ GÖKTÜRK KAĞANLIĞI
630 yılında başlayan 50 yıllık esaret döneminde Çin, Türk
kavimlerini durmadan yerinden oynatır, parçalar ve böler. Yapılan ayaklanmalar
da çok kanlı bir şekilde bastırılır. Ancak bu baskı ve şiddet dönemi Türklerin
millî benliklerini yok edemez. Aksine Türklerdeki millî şuuru daha da
perçinler. Türklerin bu devirde içine düştükleri hüzün ve kederin, acıklı ve
ibret dolu ifadelerini Orhun Kitabeleri'nde görmek mümkündür.
II. Göktürk Kağanlığı, baskı ve zulüm devirleri ardından 681
yılında Göktürk hanedan soyu Aşına'dan gelen Kutlug tarafından kuruldu. Kutlug,
az zamanda akıl hocası Tonyukuk ile kağanlığı, Ötügen başkent olmak üzere
yeniden teşkilâtlandırmıştır. Bu sebeple Kutlug Kağan'a İl'i=devleti derleyip
toplayan manasına İlteriş ûnvanı verildi. Ordu ve diplomasi işlerini Bilge
Tonyukuk'a bırakan İlteriş Kağan, kardeşi Kapagan'ı da şat tayin etti.
Devlet kurulduktan sonra, elli yıllık esaret hayatının
acısını çıkarmak ve Türklerin kırılan gururlarını tamir etmek için Çin'e karşı
sayısız akınlar yapıldı. Hatta bu akınların birinde 23 Çin şehrinin tahrip
edildiği ve Okyanus'a kadar ulaşıldığından bahsedilmektedir. Orhun
Kitabeleri'nde İlteriş Kağan'ın en büyük destek ve yardımcılarından birinin eşi
İlbilge Hatun olduğu belirtilmektedir. İlteriş Kağan 692 yılında öldüğü zaman
Göktürk Devleti eski haşmet ve gücüne erişmiş bulunuyordu.
Yerine biri 8 yaşında Bilge, diğeri 7 yaşında olan Kül Tigin
adlı oğullarının yaşlarının küçüklüğü sebebiyle, kardeşi Kapagan, kağan oldu
(692-716). Kapagan Kağan devri, fetihlerin devam ettiği ve Türk birliğinin
kurulduğu bir devir olmuştur. Kapagan, bu birliği gerçekleştirmek için
gerektiğinde çok şiddetli davranmıştır. Bu sebeple Kırgızlar, Türgişler ve
Basmıllar itaat altına alınmış, Karluklar ve Oğuzlar cezalandırılmıştı. Ayrıca
onun zamanında tarım reformu ve tohum ıslahı gibi hareketlere de girişilmişti.
Bu amaçla gelişmiş Çin tarımının tekniklerinin uygulanması için Çin ile
savaşılmıştır. Kapağan Kağan 716 yılında öldüğü zaman şiddet politikasının bir
neticesi olarak devlet içerisinde büyük karışıklıklar baş gösterdi. Yerine
geçen oğlu İnal bu meselelerle baş edecek kabiliyette olmadığı için idareyi
İlteriş'in oğulları Bilge ve Kül Tigin almak zorunda kaldılar. Her ikisi de
amcaları Kapagan'ın kağanlığı zamanında önemli devlet görevlerinde bulunmuşlar
ve başarı göstermişlerdi. Bilge, şat ûnvanı ile devletin Batı ( Sol) kanadının
başında bulunmuştu.
716 yılında Bilge, Kağan olunca küçük kardeşi Kül Tigin,
ağabeyinin yerine devletin batı kanadının başına geçti. Kül Tigin aynı zamanda
ordunun düzenlenmesi işini de üzerine almıştı. Babalarının başveziri olan Bilge
Tonyukuk tecrübeli bir devlet adamı kimliği ile aynı görevine devam etti. Eski
Türk devlet anlayışına göre iyi bir kağanın başlıca iki özelliği olmalıydı:
Bilgelik ve alplik. Bu iki kardeşten Bilge Kağan, bilgelikle; Kül Tigin ise
alpliği, cesareti ile şöhret kazanmıştır. Bilge Kağan zamanında devlet, eski
güç ve itibarına kavuştu. Çin ile ittifak hâlinde olan güçlü Moğol kabileleri
ve Basmılların oluşturduğu tehdit ortadan kaldırıldı . Böylece doğuda ve batıda
kağanlık sınırları doğal sınırlarına kavuşmuş oldu. Bilge Kağan devri
(716-734), İkinci Göktürk Devleti'nin en parlak devri olmuştur.
Bu başarılar, üç Göktürk büyüğünün; Tonyukuk, Bilge ve Kül
Tigin'in azim, gayreti ve hepsinden önemlisi uyumlu çalışmaları ile elde
edilmişti . Önce Tonyukuk'un 725, sonra Kül Tigin'in 731 yılında ölümü üzerine,
iki büyük yardımcısını kaybeden Bilge Kağan da 734 yılında öldü. Bu üç Türk
büyüğü adına ayrı ayrı dikilen kitabeler, bu çağın ölmez hatıralarıdır. Göktürk
Kitabeleri'nde de söylendiği gibi, küçükler, büyükler gibi yaratılmadığı için,
Bilge Kağan'dan sonra gelen Türk devlet adamları da bilgisiz ve kötü
olmuşlardı.
Ayrıca Dokuz Oğuzlar yani Uygurlar, Karluklar ve Basmıllar
gibi Türk kavimleri de güçlenmişlerdi. İşte 743 yılında bu üç Türk kavminin,
Basmıl Türklerinin başkanlığında toplanıp, Göktürk Devleti'ni yıkmalarıyla
Göktürk devri de sona ermiştir. Başlangıçta yalnızca akın ve savaşlar için
kurulmuş gibi görünen Göktürk Kağanlığı, artık VIII. yüzyılda, bir kültür
devleti olma yoluna girmişti. Ayrıca Türkçe konuşan ve kendilerini birbirine
yakın hisseden bütün Orta Asya halklarını bir araya getirmişti . Göktürklerin
kurup geliştirdiği yüksek devlet anlayışı Orta Asya Türk boylarının kolay kolay
hafızalarından çıkmamıştır. İşte bu açıdan 744'te kurulan Uygur devleti
Göktürklerin bir devamı gibidir.
Bumin
Kağan Dönemi (546-552)
Bumin, 540 yılında yönetime geçerek Aşina kabilesinin Han’ı
oldu. Aşina kabilesi, Bumin’in yönetiminde ticari faaliyetler amacıyla Çine
doğru ilerlediler. Bu dönemde bölgede önemli bir güç konumunda olan Topa
İmparatorluğu zayıflamış, Doğu-Batı Topa İmparatorluğu olarak bölünmüş ve
birbirleriyle ihtilaf halindeydiler. Batı Topa İmparatorluğu, rakibi Doğu Topa
ve Juan-Juan İmparatorluklarının baskılarına karşı Aşina kabilesiyle iyi
ilişkiler içerisine girmeye çalışıyordu. Bumin Han, 546 yılında oymağının
ürünlerini sunmak ve ticari ilişkilerini güçlendirmek amacıyla batı Topa’ya
elçi gönderdi. Aynı dönemde Töles adı ile ortaya çıkan Kaokü’ler Juan-Juan’lara
saldırma hazırlığı içindeydiler. Bumin Han, tabi olduğu Juan-Juan
İmparatorluğuna hizmet etmek için siyasi bir manevrada bulunarak Töleslerle
savaşır ve kesin bir yenilgiye uğratarak Tölesleri dağıtarak tabi olan Töles
topluluklarınıda kendisine bağlar. Bumin Han, bu hamlesiyle hem Töles
topluluklarınıda içine katarak güçlenir hemde Juan-Juan İmparatorluğuna yaptığı
hizmetle siyasi bir manevra yapmış olur.
Bumin Han, bu galibiyetten cesaret alarak Juan-Juan Başbuğunun
kızını ister. Ancak Başbuğ, Bumine elçi göndererek “Siz Bizim Demircilik Yapan
Adi Kölelerimizsiniz, Buna Nasıl Cesaret Edersiniz” mesajını iletir. Bumin Han,
bu duruma sinirlenerek elçiyi öldürür ve iyice zayıflayan Batı Topa
İmparatorunun kızını ister. Zor durumda olan Batı Topa, Bumin ile akrabalık
yapmayı kabul eder ve 551 yılında Bumin Han ile Batı Topa Prensesi evlenir.
Böylelikle Bumin Han ile Batı Topa İmparatorluğu ittifak kurmuş olur 552
yılında ise Batı Topa ile birleşerek Juan-Juan İmparatorluğuyla savaşa girişir.
Bu savaşın sonunda Juan-Juan İmparatorluğunu kesin bir yenilgiye uğratarak
Yabgu’luğunu ilan eder. Göktürkler, bu tarihte fiili olarak kurulmuş ve ilan
edilmiş olur. Bumin Kağan, 552 yılında Göktürkler Devletini kurdu, ancak aynı
sene vefat etti. Vefatıyla Göktürklerin Sağ Yabguluğuna oğlu Kolo, Sol
Yabguluğa ise yine oğlu İstemi gelmiştir.
Kolo (Kara) Dönemi (552-555)
Kolo, kısa bir süre yönetimde kalmıştır. Kısa süreli
yönetimi döneminde Juan-Juan İmparatorluğu yıkıldıktan sonra Moğolistan
bölgesini Göktürklere bırakarak bir kısmı Topa Devletinin steplerine, bir
bölümü ise Avrupa’ya doğru ilerleyerek bölgedeki devletlere sığınırlar.
Göktürkler ve Topa devletleri arasında yapılan anlaşma gereği, Topa Devletine
sığınan Juan-Juan’lar Göktürklere teslim edilir ve 555 yılında öldürülürler.
Juan-Juan’ların yıkılmasından sonra Göktürkler yüzünü Moğolistan ve Tibet’e
çevirir. Ancak Kolo, daha fazla ilerleyemeden vefat eder ve yerine kardeşi Mukan gelir.
Mukan
Dönemi (555-572)
Mukan uzun bir süre Göktürklerin Hakanı oldu. Mukan Han
dönemi Göktürklerin yükselme dönemi olarak tarihe geçmiştir. Mukan
yönetimindeki Göktürkler, Batı Topa ile İttifak ederek Moğolları ve Tibetlileri
yenerek topraklarını genişletirler. Batı Topa İmparatorluğu 557 yılında
yıkılınca bu devletin kalıntılarıda Göktürklere katılır. Topa İmparatorluğu, bu
dönemde tarih sahnesinden silinerek Türk topluluklarının içerisine karışmıştır.
Mukan, toprakları içerisinde güçlenmeye çalışan Juan-Juan
topluluklarının üzerine büyük bir saldırı düzenler. İleri gelen beyleri
öldürülen ve halkı kılıçtan geçirilen Juan-Juan’ların siyasi birlikleri dağılır
ve Çin topraklarına sığınırlar. Göktürkler ile Çin arasında dostluk
politikaları gereği kaçan Juan-Juan’lar Göktürklere teslim edilir. Mukan han bu
topluluklarıda öldürerek bölgedeki Juan-Juan kalıntılarınıda temizlemiş olur.
Juan-Juan’lardan sonra Doğu Kitaylarıda yıkarak topraklarını
genişletir ve Kıtayların Koreye doğru göçlerini sağlar. Kuzey bölgesinde
bulunan Kırgızların egemenliği altına alır, kuzey bölgesindeki diğer dağınık
boylarıda kendisine katarak bozkırdaki
Türk egemenliğini sağlamış olur.
Mukan imparatorluğun doğu kanadını yönetiyordu. Doğudaki
ilerleyiş ve genişlemeyle birlikte Batı bölgesini idare eden Sol Yabgu
İstemi’de Altayların Batısını, Isık gölü ve Tanrı dağlarına kadar olan bölgeyi
hakimiyeti altına almıştı. İstemi Yabgunun Batıdaki baskısıyla Sasaniler ve
Bizans ile ilişkiler kurulmaya başlandı. Önemli bir ticaret kaynağı olan İpek
yolunun denetimi konusunda Sasanilerle iyi geçiniliyor ve ortak hareket
ediliyordu. İstemi, Bölgedeki diğer Türk İmparatorluğu Akhunların üzerine
gitmek için Sasanilerle iş birliği yaparak Akhun imparatorluğunu yıktılar ve
topraklarını Sasaniler ile birlikte paylaştılar.
İstemi ile Sasani’ler arasındaki iyi ilişkiler İpek yolunun
denetimi nedeniyle anlaşmazlığa dönüştü. İstemi Sasani’lere karşı Bizans ile
iyi ilişkiler kurmaya başladı. Bizans, ipek yolu ticaretinin Sasaniler
aracılığıyla yapılmasından memnun değildi. Bu sebeple İstemi yabgu ile ittifak
yapıldı. Bu ittifaktan sonra 19 yıl sürecek Bizans-Sasani savaşları başladı.
İran’ın Müslümanlığa geçişi de bu mücadele döneminde gerçekleşmiştir.
Mukan döneminde Çin’in iç karışıklarla boğuşması ve Doğu/Batı
olarak bölünmesi Göktürklerin işini kolaylaştırır. Mukan döneminde, Göktürk
İmparatorluğu bölgedeki hakimiyet alanları genişleyerek Bozkır İmparatorluğu
haline gelmiştir.
İç karışıklıklar nedeniyle güçsüz kalan Çin İmparatorluğu,
Göktürklerin desteğini almak ve yağmalarından korunmak için Mukan Han’a bolca
armağan ve elçi göndermiştir. Boy beylerine ve ileri gelenlerine paylaştırılan
bu armağanlar, aynı zamanda Çin-Göktürk bağlılığını pekiştirir. Mukan, bunun
üzerine Çin’e sıkça elçi gönderir. Çine giden elçilerin genellikle bol
armağanla geri dönmesi üzerine elçilik Türk soylularının çok istediği bir görev
haline geldi. Elçilik bu dönemde Türk gelenekleri içerisine girerek
kurumsallaşmıştır. Mukan 572 yılında vefat eder. Yerine vasiyeti üzerine oğlu
değil kardeşi Tapo geçer.
Tapo
Dönemi (572 - 581)
Tapo, yönetime geçtiği dönemde ağabeyi gibi Çin ile iyi
ilişkiler kurarak, Çin’in iç karışıklıklarından istifade etmeye çalışır.
Çin’den sürekli gelen armağanlar üzerine Çin ile ticaret gelişmeye başlar.
Onbin kadar Türk Tüccar Çine yerleşir. İyi ilişkiler çerçevesinde bu tüccarlar
geniş ayrıcalırlarla Çinde ticaret yapmaktadır. Türk tüccarlar Çin ekonomisini
yavaş yavaş eline geçirmeye başlar. Çin ile ticaretin artması ve lüks tüketim
maddelerinin kolay ve bol bulunması üzerine Türk boyları arasında Çin kültürü
yayılmaya başlar. Türk beyleri arasında Çin yaşam biçimi özentisi oluşur. Hatta
bir misyonerin “Çin’lilerin Zenginlik Kaynağının Budizmden Kaynaklandığı”
sözüne Tapo’yu ikna eder. Bunun üzerine Tapo, Budist olur ve bir tapınak ile
bir buda heykeli yaptırır. Hatta Budizmi korumak ve yaşatmak için seferberlik
ilan eder. Çin yaşam biçimine ve inanışlarına özenen Tapo, ikiye bölünen Çin’in
iki İmparatorluğu (Doğu-Chou/Batı-TSİ) ilişkilerinde iki imparatorluk arasındaki
dengeyi korumakta başarısızlığa uğrar. 577 yılında Doğu ve Batı Çin (Chou ve
TSİ) arasında savaş meydana gelir. Batı Çin (Chou), Doğu Çin (TSİ) yi yenilgiye
uğratır ve ortadan kaldırır. Bu savaştan sonra Göktürkler ile Chou arasında
anlaşmazlıklar başlar ve iki imparatorluğun arası açılır. Bu olayın üzerine
Tapo, ordusu ile Çin’in içlerine doğru ilerleyerek Pekin bölgesini yağmalar.
Chou’ların TSİ prensini kaçırmalarına göz yumunca da saygınlığı azalır.
Tapo, yönetimi altında bulunan İmparatorluğun Doğu bölümünü
idare etmekteydi. Batı kanadı kardeşi İstemi Yabgu tarafından idare ediliyordu.
İstemi Yabgu, uzun süre imparatorluğun Batı kanadını yöneterek bölgesinde
önemli bir güç haline gelmişti. Aslında Sağ Yabgu olan Tapo’ya bağlıydı ancak
Kazandığı zaferler ve elde ettiği güç ile kendi kararlarını vererek hareket
ediyordu. İstemi’nin Tapo’dan bağımsız hareket etmesi Göktürkleri zora sokan
faktörlerden biri olmuştu. İstemi 576 yılında öldüğünde yerine oğlu Tardu
geçti.
Tapo’nun yönetimi bu tarihten sonra zayıflamaya başladı. Çin
ile iyi ilişkiler kuramayan Tapo, İmparatorluğun zayıflamasını önleyemedi.
Tapo, hakimiyeti altında bulunan İmparatorluğun Doğu kanadını ikiye ayırarak
kendi kontrolü altında olmak üzere doğu tarafına kardeşi Kolo’nun oğlu Işbara’yı,
batı tarafınıda küçük kardeşi Jotan’ı tayin etti.
Tapo ile Chou ve TSİ arasındaki anlaşmazlıklar her iki
ülkeninde iç işlerini önemli ölçüde etkiledi ve karışıklıklara neden oldu. Çin,
bu karışıklıklarla mücadele etmekteyken önemli bir gelişme meydana geldi. Sui
sülalesi, Çin’in içinde bulunduğu karışıklığıda fırsat bilerek Çin’in
egemenliğini eline geçirdi. Bu müdahaleyle Çin ilk kez ulusal bir birliğe
kavuştu ve 400 yıla yakın bir süre devam eden kargaşa sona erdi. Çinin ulusal
birliği gerçekleştirdiği 581 yılında Tapo kağan vefat eder ve yerine Kolo
(Kara) Kağanın oğlu Işbara geçer. Tapo’nun ölümüyle birlikte yönetim kavgası
baş gösterir.
Işbara
Dönemi (581-582)
Bumin’in oğlu Kolo(Kara) Kağanın oğlu olan Işbara, amcası
Tapo’dan sonra yönetime geçti. Işbara’nın, yönetime geçtiği dönemde Göktürkler
iç karışıklıklarla boğuşur ve zayıfalamış durumdaydı. Batı kanadının Yabgu’su
İstemi’nin ölümünden sonra yerine geçen oğlu Tardu, babası İstemi gibi doğu
kanadının hakimiyetini kabul etmiyor, yönetimi tek başına ele almaya
çalışıyordu.
Çin, bu ayrılığı körükleyerek Tardu’ya hediyeler ve elçiler
göndererek Doğu Kanadının Yabgu’su Işbara’yı tanımadığı, kendisinin muhatap ve
dost kabul edileceği mesajlarını göndererek Tardu’yu Işbara’ya karşı kışkırtmaya
başladı. Bir sonraki adımda da Çin’deki onbin civarında Türk tüccarını sınır
dışı etti. Bu durum Işbara yönetimindeki Doğu bölgesini zor duruma düşürdü.
Bölgede kıtlık ve yoksulluk baş gösterdi. Bu nedenle de Doğu’daki pek çok boy
Batı’ya göç etti.
Yaşanan olumsuzluklar ve Çin’in Tardu’ya desteğiyle, Tardu
kendi egemenliğini ilan etti ve İmparatorluk yıkılarak fiilen ikiye bölünmüş
oldu. Göktürklerin yıkılmasıyla Batı Göktürk İmparatorluğunun başına Tardu,
Doğu Göktürk İmparatorluğunun başına Işbara geçti.
Doğu
Göktürk Devleti
Büyük Göktürk İmparatorluğunun yıkılıp ikiye bölünmesiyle
ortaya çıkan Doğu Göktürk İmparatorluğu, Türk Tarihinde çok önemli bir dönüm
noktası olmuştur. Kültürel ve Sosyolojik açıdan Hun dönemine göre çok daha
hızlı ilerleyen Bozkır Türkleri, Göktürk döneminde asya steplerine ve
bulundukları coğrafyaya dağılarak sonradan kurulacak olan onlarca Türk
İmparatorluğunun zeminini hazırlamıştır. Doğu Göktürk İmparatorluğunun
yıkılmasıyla ortaya çıkan Türk İmparatorlukları, Türk kültürünü ve varlığını
orta asyadan Ortadoğu ve Avrupaya doğru genişletmiştir.
Göktürk İmparatorluğunun Yabgusu olan Işbara, Çin baskıları
altında zayıflaması ve İmparatorluğun Sol Yabgu’su olan Tardu’nun Çin ile
ittifaka girip ihtiraslarına kapılarak yönetimi ele alma çabası neticesinde
İmparatorluğun batı kanadını Tardu’ya bırakmak zorunda kalmış, yönetiminde
bulunan Doğu kanadını içinde bulunduğu zor imkanlara rağmen ayakta tutmaya
çalışmıştır.
Işbara
Dönemi (582 – 587)
Göktürk İmparatorluğunun yıkılmasıyla zor durumda kalan
Işbara, İmparatorluğunu zor şartlar altında ayakta tutmaya çalışıyordu. Batıda
Tardu’, doğuda Çin baskısı altında kalan Işbara, içeride de Çin misyonerleri ve
hainlerle uğraşıyordu. Işbara, şüphelendiği komutanlarını öldürmeye başladı. Öldürüleceğini
anlayan komutanlar ise Çin’e sığındılar. Işbara kudretinden çok şey
kaybetmişti. Büyük Türk Yabgu’su, halkının ayakta kalabilmesi için Çin ile iyi
geçinmek zorundaydı.
585 yılında, Çin’e barış yapılması teklifini gönderdi. Bunun
üzerine gelen Çin diplomatı Işbara’ya hakaret ederek Türk Kültürünü yozlaştırıp
toplumu Çin’lileştirecek isteklerini saydı. Işbara, İçinde bulunduğu zor durum
nedeniyle Çin’e bağlanmayı kabul etti ancak toplumunun Çin’lileştirilmesini
reddetti. Bu konuyla ilgili Çin İmparatoruna gönderdiği mektupta şu ifadeler
yer alır.
“Size bağlı kalacak, haraç verecek, kıymetli atlar hediyece
edeceğim. Fakat dilimizi değiştiremem. Uzun saçlarımızı kestiremem. Halkıma
Çinli elbisesi giydiremem. Adetlerinizi, kanunlarınızı alamam. Bu konuda Bütün
Milletim çarpan tek bir Yürektir” Işbara, bu mücadele döneminde vefat etmiş,
yerine kardeşi Yehu geçmiştir.
Yehu
Dönemi (587 – 589)
Işbara’nın ölümü üzerine yönetime geçen kardeşi Yehu 2 yıl
kadar bir süre yönetimde kalabildi. Işbara döneminde yaşanan sorunların devamı
niteliği olan Yehu döneminde durum daha da kötüye giderek Türk boyları
ayaklanmaya başladı. Gücünün yegane kaynağı olan Türk topluluğu, göçlerle
dahada zayıfladı. Yehu’dan sonra yerine kardeşi Tülan geçti.
Tülan
Dönemi (589 – 600)
Tülan dönemi, Yehu döneminden pekte farksız olmakla birlikte
sorunların dahada derinleştiği bir dönem olmuştur. Yönetimde bulunduğu 11 yıl
içerisinde ülkeyi içinde bulunduğu durumdan kurtaramayan Tülan, Çin’in
baskılarına karşı koyamadığı gibi Türk boylarının ayaklanarak Çine irtica
etmelerininde önünü alamadı. Tülan’dan sonra yerine kardeşi Kimin geçti.
Kimin
Dönemi (600 - 609)
Kimin döneminde Çin’in Doğu ve Batı Göktürkler üzerindeki
siyasi baskıları giderek arttı. Çin’li diplomatlar Türk prenslerini birbirlerine
düşürerek siyasi otoriteyi zayıf tutmaya çalışıyordu. Öyleki Kimin’in karısıda
Çin’li bir prensesti.
Daha önce Çin ile iyi ilişkiler içerisinde olan Batı Göktürk
İmparatorluğunun Yabgu’su Tardu, Doğu Göktürkleri hakimiyeti altına almak
isteyince Çin ile arası açıldı (607). Çin Busefer Kimin’i Tardu’ya karşı
kullanmaya başlamıştı. Kimin Çin hakimiyetini kabul etmiş, hatta Işbara’nın
reddettiği kültürel yozlaşma ve Çinlileştirmeyide hayata geçirmeyi taahhüt
etmişti.
Kimin döneminde Göktürkler varlık gösterememiş, esaret
dönemi Kimin dönemindede devam etmiştir. 609’da Kimin’in ölümü üzerine yerine
oğlu Şipi geçti.
Şipi
Dönemi (609 – 619)
Şipi dönemi, Doğu Göktürk’ler için çöküşe giden süreci
durdurmayı başardı. Babası gibi oda bir Çinli prensesle evliydi ancak Çin’in
beşinci kol faaliyetlerine izin vermedi. Yönetimi eline aldığı ilk yıllarda iç
karışıklıklara öncelik vererek huzursuzlukları giderdi ve isyanların önüne
geçti. Kısa bir sürede hakimiyet alanı etrafındaki bölgelere ilerleyerek
Batı’da Tibet, Doğuda Amur’a kadar olan bölgeyi hakimiyeti altına aldı.
Şipi, Çin ile iyi ilişkiler kurma düşüncesinde değildi.
Bölgedeki varlığını sağlayabilmek için Çin'e karşı koyarak ve mücadeleci bir
yönetim izleme niyetindeydi. Batı Göktürk İmparatorluğu'nun Yabgu'su olan Çulo
(Kardeşi olan Çulo değil), Çin ile işbirliği yaparak Çin'e yerleşmişti. Şipi,
Çulo'nun Çin ile işbirliği yapmasından hoşlanmadı ve bu duruma müdahale ederek
Çulo'yu Çinden alarak öldürdü.
Doğu Göktürk’lerin güçlenmesi elbette Çin’in hoşuna gitmedi.
İç karışıklıklar oluşturarak Türk dirliğini zayıflatmakta daha önce başarılı
olmuştu. Aynı yöntemi tekrar kullanarak Şipi’nin kardeşi Çiki Şad’a hakanlık
teklif etti. Çin’in art niyetli oyununu fark eden Çiki Şad, teklifi reddederek
kendisine vaad edilen Çinli prenseside geri gönderdi. Bu yolla başarısız olan
Çin, ikinci bir denemeyle Şipi’nin emrindeki bir komutanı öldürerek, İşbirliği
Teklif Ettiği için öldürülüp aralarındaki dostluk çerçevesinde iade ettiğini söyledi.
Bu yolla Şipi’nin komutanlarına olan güvenini ortadan kaldırmayı düşünen Çin,
Şipi’nin bu oyunada gelmemesiyle bir kez daha başarısız oldu. Şipi, bu
girişimlerin amacının ne olduğunu biliyordu. Göktürk-Çin ilişkilerinde art
niyet peşinde koştukları için Dost kalamayacaklarını öne sürüp Çin’e ödenen
haracı kesti ve savaş hazırlıklarına başladı.
Şipi, Çin İmparatorunun kuzey bölgesine gideceği haberini
alıp onu ele geçirmek için yola çıktı. Karısı bu haberi el altından Çin’li
İmparatora ulaştırdı. Haberi geç alan Çin imparatoru, geri dönerken Şipi ve
yönetimindeki ordusuna yakalandı. Şipi’nin süvarileri tarafından yakalanan
İmparator çaresiz yakalanmıştı ancak karısı Şipi’ye ülkede isyan çıktığı
haberini gönderdi ve Şipi’nin geri dönmesini sağladı. Çin imparatoru bu pusudan
kurtulsada ülkesindeki yönetimi tehlikeye girdi.
Şipi kağan 617 yılında, emrinde bulunan ve Çinden kıymetli
eşyalar yağmalayan Çinli kumandanlardan birini Çin İmparatoru ilan etti. Başka
bir Çinli kumandanıda Batı Çin Kağanı ilan ederek Sui hanedanlığına karşı
sefere çıktı. Çin umumi valilerinden Li-Yüan’ıda himayesine aldı. Sui
hanedanlığına son vererek anlaşma karşılığında Li-Yüan’ı İmparatorluğa getirdi.
Bu anlaşma karşılığında Li-Yüan Şipi kağan’a 30.000 Ton ipek ve yıllık vergi
vermeyi kabul etti. Böylelikle Göktürk’ler bir kez daha Çin’i vergiye bağladı.
Bu ihtilalden sonra Çin’de Sui’lerin hakimiyeti son buldu ve
Li-Yüan TANG sülalesini kurarak 300 yıl sürecek olan hanedanlığını ilan etti. Şipi,
619 yılında vefat etti ve yerine kardeşi Çulo geldi.
Çulo
Dönemi (619 – 621)
Çulo, yönetime geçtiğinde kardeşinin sert siyasetini devam
ettiriyordu. Şipi yardımıyla İmparator olan Li-Yüan’ın tavrı kısa sürede
değişti. Doğu Göktürk’lere karşı sert tavır alarak beşinci kol faaliyetleri
yürütmeye başladı. Çulo yine bir Çin’li Prensesle evliydi. 621 yılında karısı
tarafından zehirlenerek öldürüldü. Yerine kardeşi Kie Li geçti.
Kie
Li Dönemi (621 – 630)
Kardeşi Çulo’dan sonra yönetime geçen Kie Li, Şipi ve Çulo
gibi Çin’e karşı sert tavır alarak mücadeleye girdi. Her ne kadar hırslı ve
cesur olsada ülke yönetiminde başarılı olamadı. Çin ile Yaptığı düzensiz ve
başarısız savaşlarda muvaffak olamadı ve yönetimi giderek zayıfladı.
Bu kötü gidiş neticesinde kendisine bağlı olan Çin
toplulukları Çin’e geri döndüler. Tardus, Bayirku, Uygur gibi topluluklarda
ayaklandılar.
630 yılında yaptığı bir savaşta Şehir kuşatmasında başarısız
oldu ve geri çekilirken esir alınarak Çin’e götürüldü ve Burada öldürüldü. Kie
Li den sonra siyasi bütünlük bozuldu ve Doğu Göktürk Hakanlığı yıkılarak
hakanlığa bağlı topluluklar bölgeye dağıldı.
Büyük Türk Kahramanı Kürşad ve
Kahramanlık Hikayesi (639)
Kie Li’nin ölmesiyle siyasi düzeni dağılan Doğu Göktürkler, bulundukları bölgeye
dağıldılar. Türk hakanlarının soyundan gelen Prenslerde genellikle Çin’de
görevlendirilerek asimile ediliyordu. Türk Hakanı Yehu’nun oğlu olan Kürşad da,
Çin sarayında muhafız olarak görev yapıyordu. Bu cesur Türk prensi, Çin
İmparatoru’na karşı bir ihtilal düşünüyordu. Kendisi gibi cesur 39 arkadaşıyla
birlikte hareket ederek İmparatoru öldürmek için plan yaptı. Amacı İmparatoru
sarayın dışında bir fırsatını bulup öldürmekti.
İmparatorun Şehre ineceğini öğleren Kürşat, şehirdeki
hazırlıklarını yaptı ancak gece kopan fırtına nedeniyle planı bozuldu. Kürşad,
planı bozulsa da amacına ulaşmak düşüncesindeydi. 39 arkadaşıyla birlikte Çin
sarayını basan Kürşat ve çeri’leri, efsanevi bir mücadele göstererek yalnızca
40 kişiyle Çin ordusuyla savaştı. Çin tarih kaynaklarında bile Kürşat ve 39 Çeri’sinin
yüzlerce Çinli askeri öldürdüğü kaydedilmiştir.
Kürşad, bu girişiminde başarılı olamasa da, Türk’lüğün
yenilmez ruhunu ve esir edilemez karakterini bir kez dağa belleklere kazıdı.
Kürşad’ın bu efsanevi mücadelesi, diğer Türk boylarını da ateşleyerek
mukavemetlerini ateşleyici bir güç oldu.
Batı Göktürk Devleti
Göktürk İmparatorluğunun yıkılmasıyla, devletin doğu
kanadını yöneten ve sağ Yabgu olan Işbara ile devletin batı kanadını yöneten
Tardu arasında ciddi bir ayrılık ve mücadele meydana geldi. Tardu, genişlettiği
coğrafyayı bir güç unsuru olarak kullanarak esasen bağlı olduğu Sağ Yabgu
Işbara’ya karşı yönetimi ele alma mücadelesi içerisine girişti. Bu mücadele
neticesinde zaten Çin ile mücadele halinde olan Işbara, Tardu’nun bu girişimine
karşı koyamadı ve Ülkenin batı tarafının yönetimini Tardu’ya bırakmak zorunda
kaldı. Böylelikle Tardu kendi yönetimini ve otoritesini ilan ederek Göktürk
İmparatorluğunun batı kanadını kendi yönetimi altına almasıyla Göktürk
İmparatorluğu ikiye bölündü ve Batı Göktürk İmparatorluğu yönetimi oluştu.
Tardu
Dönemi (583 – 603)
Tardu, yönetimi altında olan geniş coğrafyayı, Batı Göktürk
İmparatorluğunu kurduktan sonrada genişleterek bölgesinde önemli bir hakimiyet
kazandı. 600 yılına kadar İmparatorluğu bölgesindeki coğrafya üzerinde otorite
kurarak sınırlarını Tibet’in batısından Kırım’a kadar genişleterek muazzam bir
coğrafyaya hükmeder hale geldi. Doğu Roma İmparatorluğu ile yaptığı
mücadelelerle zayıflayan Sasaniler üzerinde ağır baskı kurarak İç işlerine müdahale
edecek kadar kontrolü altına aldı.
Bölgesindeki hakimiyeti tam anlamıyla sağladıktan sonra esas
amacı olan Doğu Göktürk İmparatorluğu’nu hakimiyeti altına almak ve Türk
birliğini sağlamak için Çin’i kontrol altında tutmak maksadıyla hazırlıklara
başladı. 600 yılından itibaren bölgedeki ilerleyişini ve kontrolünü sürdüren
Tardu, Çin’in kuzeyine kadar başarıyla ilerledi. Yaptığı son seferde, Tardu’nun
güzergahını önceden öğrenip güzergahı üzerindeki su kuyularını zehirlemesiyle
ordusunda ağır zayiat meydana geldi. Bu seferden sonra zayıflayan Tardu’nun,
sonraki seferleri de başarısızlıklarla sonuçlandı.
Çin seferinde yaşadığı başarısızlıklar ve ordusunda meydana
gelen ağır zayiat nedeniyle Töles’de bulunan Türk boyları isyan ederek Tardu’yu
öldürdüler. Tardu’nun ölümünden sonra
yerine Çulo kağan geçti.
Çulo
Dönemi (603 – 611)
Çulo Kağan, Tardu’dan sonra yönetime gelmiş ancak Tardu gibi
mücadeleci bir tutum izlemedi. Çulo Kağan, Tardu’nun aksine Çin ile iyi
ilişkiler içerisine girme yolunu seçti. Bu dönemde Çin ile yapılan iyi
ilişkiler boyut değiştirerek Çin egemenliği altında varolmaya dönüştü. Çulo, bu
dönemde Çin egemenliğini kabul ederek Çin’e yerleşti. Çin ile mücadele halinde
olan Doğu Göktürk İmparatorluğu kağanı Şipi, bu durumdan rahatsız olarak
Çulo’yu Çinden alarak öldürdü. Çulo dönemi, Batı Göktürkler’in Çin hakimiyeti
altına girdikleri ve çöküş sürecinin başladığı dönem olarak kabul edilmektedir.
Çulo’nun ölümünden sonra yerine amcası Şikoei geçti.
Şikoei
Dönemi (611 – 618)
Şikoei, Çulo’dan sonra yönetime geçse de yönetimi sürecinde
ciddi bir varlık gösteremedi. Çulo döneminde Çin egemenliği altına giren Batı
Göktürkler’i egemenlikten kurtaramasa da Çin ile münasebetlerden uzak durmaya
çalışarak kısa bir süre ülkeyi yönetmiştir.
Tong
Yabgu Dönemi (618 – 628)
Tardu’nun küçük torunu olan Tong Yabgu, yetişkinliğe
erişmesiyle yönetimi ele alarak Kağan oldu. Tong Yabgu döneminde, Çin
egemenliği altında olan Batı Göktürkler, Çin’deki iç karışıklıklarında
etkisiyle bağımsız hareket etmeye başladılar. Tong Yabgu, ordusundaki
düzensizlikleri gidererek yeni bir Ordu düzeni kurarak ayaklanmış olan Töles
boylarının isyanlarını bastırdı.
Yönetime geçmesiyle ve isyanları bastırmasıyla birazda olsa
güçlenen Tong Yabgu, batı kanadına yönelerek Sasaniler ile savaşa girişti
(619). Ancak bu savaşta başarılı olamayan Tong yabgu, yenilgiye uğrayarak
tekrar zayıflamaya başladı. bu yenilgiden sonra ülkeyi yöneten Tong Yabgu,
zaman içerisinde gücünü yitirerek giderek zayıfladı.
Zayıflaması ile birlikte Töleslerin (On-Oklar) yeniden
ayaklanması üzerine Batı Göktürk’ler yıkılma sürecine girdi. 628 yılında,
Amcası Sebi ile yaptığı mücadele sonrasında öldü.
Se
Yabgu Dönemi (628 – 630)
Tong Yabgu’nun ölümünden sonra yerine oğlu Se yabgu yönetime
geçti. Ancak Tong Yabgu’nun ölümünden sonra giderek zayıflayan Batı Göktürk
ikiye bölündü. Devletin batı bölümünü Nusepi Boyu, doğu bölümünü ise Tulu boyu
kontrolü altına aldı. 2 yıl gibi çok kısa bir süre yönetimde kalabilen Se
Yabgu, Çin egemenliğinin altındaki ülkesini boyunduruk altından kurtaramadı.
Hsili
Dönemi (630 – 633)
Hsili, Se Yabgu’dan sonra yönetime geçti. Batı Göktürk
İmparatorluğu, Çulo’dan sonra girdiği çöküş ve Çin egemenliği döneminden
kurtulamayarak girdiği çöküş döneminden Hsili yönetiminde de kurtulamadı.
Hsili, Se Yabgu’nun ölümü ve Doğu Göktürk İmparatorluğunun tamamen
yıkılmasından sonra Çin’in açık hedefi haline geldi. Hsili, Kısa bir süre
yönetimde kaldı ancak varlık gösteremedi. Çöküş dönemi, Hsili yönetiminde de
devam etti.
Işbara
Dönemi (634 – 639)
Işbara dönemi, Batı Göktürklerin son dönemlerindeki bocalama
evrelerinden biri olarak kaldı. Çin egemenliği bu dönemde yoğun biçimde arttı.
Doğu Göktürk’lerin yıkılması ile Çin, Batı Göktürk’leri bir topluluk olarak
görüyordu ve arzu ettiği tüm politikaları kolaylıkla hayata geçirmeye başladı.
Işbara döneminden sonra iç karışıklıklar ve yönetimsizlikler nedeniyle yerine
bir Kağan geçemedi.
Jubi
Dönemi (645 – 650)
İç karışıklıklar, doğu ve batı cephelerinin kendi başlarına
buyruk yönetimleri ve Çin’in ağır baskıları nedeniyle 6 yıl kadar yönetim
altında yaşayamayan Batı Göktürkler, 645 yılında Jubi kağan’ın yönetimi ele
almasıyla tekrar varlık göstermeye çalışsa da devlet, iyice yıkılma sürecine
girmişti. Jubi Kağan döneminde isyanlar bastırılmaya çalışılarak kısmen de olsa
başarı sağlanmıştı. Devlet eski gücüne sahip değildi ancak varoluş mücadelesi
sürdürmekteydi.
Holu Dönemi (651 – 657)
Jubi’den sonra yönetime geçen Holu Kağan, Jubi döneminde
başlayan toparlanma çabalarını devam ettirse de önemli bir başarı elde edemedi.
Çin’e karşı mücadele etmek için gayret eden Holu, Türgişler ve Karulklar ile
birleşerek Çin ile mücadele etmeye başlasa da başarılı olamadı. Son girişilen
mücadele neticesinde Batı Göktürk Kağanlığı son buldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder